18 Mayıs 2012 Cuma

Çocuk Parkından İnsan Manzaraları


Akşamları iş dönüşü mümkün olduğunca Kerem'i alıp parka götürüyoruz babayla. Bakıcımız sağolsun her gün çıkarıp parka yada farklı mekanlara götürüyor, almaya gittimizde bile çoğunlukla bahçede çocukların arasına karışmış oyun oynarken buluyoruz miniği. Çok mutlu görünüyor, bayılıyor kalabalığa ama oyundan almak zor oluyor. Havalar çok güzel gidiyor eve kapanmak olmaz. Diğer çocuklar gibi açık havayı çok seviyor, ayrı bir sevinci var yeşillik görünce. Dün bunu bir kez daha farkedince planlarım başladı haftasonu nereye götürsem diye. Şöyle sabah gidip akşam gelinecek ağaçların arasında vakit geçirilecek biryer. Kerem oynamalı, gezmeli, dolaşmalı en çokta miss gibi açık havada bir agacın altında uyumalı ...

Kerem hayatıma girdiğinden bu yana daha önce yaşamadığım konularda deneyimler kazanmaya başladım. Bunlardan biri de oyun parklarındaki insan ilişkileri oluyor. Dün yine bir oyun parkındayız, bu defa eve yakın, büyükçe bol yeşillikli, mis gibi dereli, havuzlu bir yer. Haliyle ikindi vakti herkes almış cocuğunu gelmiş. Yaşlı teyzeler ağacın altındaki masalara kurulmuşlar, muhabbet koyu görünüyor; "Falancayı çağırdım gelmedi, bilmem nereden misafiri gelmiş" diğeri hemen atılıyor; "Onlara da gelen giden eksik olmuyor batasıcalar". Yaşlı amcalar havuzu çevrelemişler "N'olacak bu Türkiye'nin hali" ateşli tartışmaları geçmişler artık, benimsemişler bazı şeyleri hani o yaşlara gelmişler ya daha sakin dururlar. Torunlar koşuşur çevrelerinde, gözleri onlardadır.
Bir tarafta egzersiz aletleri, tombul tombul teyzeler ne kadar versem kardır diye cevirir dururlar pedalleri. Çevrede çocuklar koşuşur, bağırır anneleri "Dikkat et! Çarpacaksın" çocuk bakınır şöyle bir sesin nereden geldiği de belli değildir. Ah şu anneler her yere seslerini duyururlar mevzubahis çocuk olsun :)
Kerem parka yaklaşınca iyice sabırsızlanıyor, mırın mırın kaşlarını çatarak bişiler diyor ya ben anlamıyorum. Sabırsızlanıyor belli acele ediyor kaçacak ya :) İlkin atlıkarıncaya binmek ister. Altı karıncada herşey güzeldir ama bu işinde 2 çeşit riski vardır. Birincisi koca koca çocuklar ilginç hareketler yaparak güçlerinin yettiğince hızlı dönmek isterler. Sonunda ya yere çakılırlar yada dünyayı kurtarmışçasına mutlu olurlar. Olan miniklere olur kimisi ağlar o hızla dönünce kimiside şaşkın şaşkın bakınır ne yapsam da insem diye :) Allah'tan Kerem ses yapmıyor, yola devam. İkinci riske gelince de bir anne yada baba gelir çocuğu bindirir ama bir yandan da çocuğun düşmesinden korkar. Çocuğa kalsa sorun yok ama gel ana-babaya anlat. İşte o vakit çocugun dibinde yavas yavas bir dönme baslar. Dert değildir bu diğer çocuklara yinede dönüyorlardır. Ama gel gelelim bir iki turdan sonra annenin bası döner durur, öyle çocuğuyla konuşmaya, sevmeye baslar. Diğer çocuklar sıkılmış, bindiklerini ittirmeye çalışırlar, derken anne, baba çevirrrr gel de çevirrr :)
İndiririm atlı karıncadan gel salıncağa binelim diyerek. Salıncağı boş bulmuşsak ne mutlu. Keremin pek salladığı yok salıncağı, daha çok yanda sallanan çocuğa dikkat kesiliyor. İletişim kurmak istiyor bişiler söyleniyor, gülüyor. Birkaç dakikaya başka bir çocukla annesi bitiyor yanımıza bakıyorum bekliyorlar, yenide binsek kıyamıyorum. İndiriyorum Keremi. Kaydırağa geçelim diyorum. Merdivenlerden çıkıyor uzun zamandır kendi başına. Fakat gözü hep büyüklerin kaydıraklarında. Kendi boyutlarındakileri beğenmiyor. Kaydırağın başına gidiyor oturuyor, bekle ki kaysın :) şöyle bir çevreye bakınmalar, seslenmeler. Ufak ufakta olsa ilerlemeler ama bir türlü kendini bırakmamalar. Ne anlıyor bilmem. Ben onu takip ederken bir çocuk geliyor atlıkarıncanın yanına çeviriyorda çeviriyor. Annesi peşinde " Oğlummmmm kendini gereksiz yormaaaa!" ister istemez gülesim geliyor. Çocuk bu parka niye gelir. Tabiki gereksiz yorulmaya.
Kerem bir ara kendi gibi minik bir kız çocuğu gördü, yanına gitti. Seside çıkmıyor öyle kafasını eğip kıza bakıyor, gülümsüyor. Utanıyor bir ara havaya suya bakıyor sonra yine kıza. Hay Allah'ım o boyuna posuna pantolonuna kurban olsun annen senin, ne yapmaya çalışıyorsun. Hayatın her halini bir çocukta görüyorum...
Salıncağa biniyor kız, bizimkide binmek istiyor. Bindiriyorum neyse. Bu hala kıza bakıyor oda salınıyor mu diye. Kızda pek tatlı canım oğlum haksız değil hani :) Annesi de bir o kadar suratsız! Derken etrafta koşuşan çocuklar bir birlerine kum atıyorlar, tamda bizim yöne denk geliyor bir kısmı. Kadın avazı çıktığı kadar bağırıyor "Ne yapıyorsunuz siz! Dikkat etsenize!" çocuklar şaşkın, düşünmemişler böyle olacağını. "Diyorum gidin başka yerde oynayın, bakın burada minikler var". Gidiyorlar, ama kadın hala söyleniyor. Keremin gözüne kaçmış  birşeyler sanırım söyle bir eliyle üfeliyor gözünü, problem yok. Yandaki kıza bakıyor. Kızın da gözüne kaçmış ama sıkıntı etmiyor çocuk. Yine de anne panik! "Su,su" diye aranıyor. Çantasından bir küçük su çıkarıyor, çocuğu eğmeye çalışıyor. Çocuk "Hayır, hayır" diye yırtınıyor ama anne kararlı, kızın gözünü yıkayacak! Şaştım kaldım, gözyaşı diye birşey var. Çocukta da durum iyi ama illa yıkayacak. Ağlata ağlata birşeyler yapıyor, alıyorum Kerem'i. Şaşkın çünkü, anlamıyor ne olduğunu. Arada bir arkasına bakıyor. Boşver oğlum o kızdan olsa da anasından hayır gelmez diyorum, konu kapanıyor :) Ahhhh ah Oğlumu seviyorum yahuuu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder