30 Temmuz 2012 Pazartesi

Gezmek Bahane!

Geçen hafta sıcaklar Ankaradakilerin kaldıracağı seviyenin üzerine çıkınca, sağolsun valilik hamile ve kronik hastalığı olan çalışanlarına 2 gün izin verdi. Nasipmiş bende faydalandım. Çok makbule geçti. Evde biraz dinlendim, yapılacak turşu, ezme gibi işlerimi hallettim. Az biraz temizlik yaptım kendime geldim. Haftasonu ile birleşince 4 gün izni olmayan birine çok planlar yaptırıyor, bizde Ilgaz-Amasra-İnebolu üçlemesini yapalım dedik, sonradan vazgeçtik. Haftasonu baktık sıcaklar çekilecek gibi değil, kendimizi cumartesi Çubuk'a pazar da Kızılcahamam'a attık. Yağmuru yakalayınca ne iyi ettiğimizi anladık.

Çubuk Karagölü hedefe alarak yaklaşık 45 dk yol yaptık. İlk kez gittiğimizden ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz, bu daha heyecanlı oluyor. Fakat gittiğimize değecek bir manzarası vardı. Tek sorun hayli sinek ve arı olması. Rüzgar çıkınca onlarda gittiler. Ramazan olmasına rağmen bir hayli piknikçi vardı, ilginç geldi. Kendimize kuytu bir yer bulup uzandık, çam kokusunu içimize çekip serin havanın tadını çıkarmaya çalıştık. Kerem arabasına kum yükleyip durdu, toprakla oynayıp tozu dumana kattı. Çok geçmedi gök gürlemeye başladı, derken yağmur bastırdı. Temmuz ayında yağmuru yemek ayrı güzel oluyor. Kurumuş toprak, suya kavuşunca misss gibi kokuyor. Biraz oyalandık akşama getişmemiz gereken bir iftarımız olduğu için yola koyulduk. Dönüşte vişne bahçelerinin arasından geçtik, çok güzel yetişmişler kara kara oldukça iştah açıcıydı :) Köylerinde sebze bahçeciliği yaygın; domatesler, biberler, kabaklar, salatalıklar neler neler. Birde tarlanın yola bakan kısmına tezgah açmışlar hemen yanıbaşlarından topladıklarını satıyorlar. Çok cazip geldi dalından yeni koparılmış sebzeler, aldık birkaç kilo. Domatesler mis gibi kokuyordu, biberler tazecik... Birde meşhur turşusuna bakalım dedik, yol kenarındaki turşucuların birincen ufak bir tane aldık. Eve gelince tadına baktım gerçekten harika. İlginçtir karabiber, dereotu ve defne yaprağı koymuşlar turşuya.
Pazar günü sabah ufak çaplı bir ev temizliğinden sonra Kızılcahamam'a yola koyulduk. Çok uzun olmasa da mesafe iyi geliyor yol almak insana. Keyif veriyor şehirden uzaklaşmak. Kızılcahamam'ı seviyorum, farklı bir yapısı var. İlkin Soğuksu milli parkına uğruyoruz, en tepeye kadar çıkıyoruz, ne ilginçtir burada da piknikçi az değil. Ramazanda piknik gerçekten garip geliyor. Tepede piknikçilerden uzakta bir yer bulup uzanıyoruz, her yer çam ağacı, mis gibi kuru çam kokuyor. Havası müthiş temiz, başım dönecek gibi oluyor. Babamız az uyuyor, Keremini kumla, kamyonla oynuyor bende biraz kitap okuyorum. İşte huzur bu! bir saat gibi bir vakit geçmeden gök gürlemesi başlıyor, derken yağmur geliyor :) Kerem alıştı artık "yamuuu geliyoo yamuuuu" diyip duruyor her gök gürültüsünde. Arabaya atlayıp aşağılara iniyoruz. Keremin ve benim karnımı doyurmak için Babanın arkadaşlarından birinin lokantasına uğruyoruz. Gülsüm Ana Sofrası'nı şiddetle öneriyorum. Kaymakamlığın ve ögretmen evinin karşısına düşüyor. Mercimek ve tavuk suyu çorba tatma imkanım oldu harikaydı! Kavurma ve pilav aldık, uzun zamandır böyle güzel bir et yemeği yememiştim. Akşama iftarada buraya gelmeyi planlayarak, geziye Çamlıdere yaylasını ekleyerek yola koyulduk.
Çamlıdere girmeden sağa sapan yolda Çamkoru Milli Parkına saptık, burası insanların çok sık uğramadığı doğasını korumayı başaran çok güzel, temiz bir yer. Bir kaç gençlik kampı kurulmuş, gençler bağırıp çağırıp oyunlar oynuyorlar. Burada biraz mola verdikten sonra, Çamlıdereye geçiyoruz. Çamlıdere adı bile güzel bir yer. Hayran kaldım, evleri eski Ankara evleri gibi yapılmış, havası serin küçük bir kasaba gibi. Haftasonu kaçıp burada kalmak için bir yer araştırmak lazım. Pansiyon yada dağ evi varmıdır kiralık bakıp ayarlayıp kaçmak lazım!
Girişten sağa dönünce çarşıya iniyorsunuz, az yukarıda Ali Semerkandi Hazretlerinin Türbesi var. Oldukça yoğun ziyaretçisi var. Uğrayıp duamızı edip dönüyoruz. Girişten sola dönünce ise site site dağ evlerinin olduğu çam ağaçları ile kaplı harika bir yere giriyoruz. İnsanlar işini biliyor, dağların arasında serin bir yerde bir hafta bile insanın ömrünü uzatır. Yolun sonundaki piknik yerine gidip mola veriyoruz, kimseler yok, sessiz sakin bir yer. İftar vakti yaklaşınca insanlar pikniğe gelmeye başlıyorlar. Bizde yola koyulup, Kızılcahmam merkeze iniyor, iftarımızı yapıyoruz. Ayrılmadan köy yumurtası ve bazlama alıp arabaya atıyoruz. Akşam eve dönüş başka güzel oluyor. Gezip yine kendi evine dönmek kendi yatağında yatacak olmak çok güzel.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder