9 Nisan 2013 Salı

Kerem'in Arka Bahçesi

Bahçe dedikse de ilk akla gelenlerden, sebze meyve yetişen tiplerden değil. Geçen sene, alt komşu bir köşesine domates, biber, soğan, marul dikse de sulamak sorun olduğundan, bir daha cesaret edemediler. Yine geçen yıllarda dikilen lalelerden çoğalan lalelerle bu sene daha bir güzel görünür olan, 3-5 çiçek çokça ot bulunan yeşillik bir alan işte. Şimdilik sadece apartmandaki çocukların rağbet ettiği, zamanla söz edilen kamelya gelirse konu komşu oturulup, çay eşliğinde sohbet edilmesi düşünülen mekan...

Geçen sene Kerem, (akşam eve dönüşlerde parka uğransa bile) eve girmeden bahçeyi gördüğünde illaki girmek istediğinden epey bir zaman geçirdik otların arasında. İyide oluyordu iş dönüşü koşuşturmaya başlamadan kısa bir mola oluyor, onun oyunlarını seyrederken dinleniyordum. Kendi çocukluğum geliyordu aklıma. Yine böyle bahçenin bir köşesine oturur annemin bahçe işleri ile uğraşmasını seyreder, ikindi sonrası akşam öncesi huzuru vardır, yaşayan bilir onu hissederdim. Sakin, sessiz... Neredeyse her gün ikindi vakti annem hortumları çeker, bahçede emek verdiklerini sulama telaşına girerdi. Girerdi ya telaş demekte doğru ifade değil aslında. Çalışırken Oda düşünür, dinlenirdi bilirdim. Sıkıntılarından toprakla uğraşarak sıyrılırdı. Emekleri de sanki sulandıkça damla damla dua olurdu. Daha bir yeşerir, çiçeklerdi... Hey gidi günler hey. İçimdeki toprak sevgisi annemden gelmiş olmalı. Ondan gördüklerime eğilimimi fark ettikçe, Kerem için daha çok şey düşünür oldum. Nasıl bir insan olmasını istiyorsam, bende öyle olmalıyım...
Bu sene yine bahçe sezonunu açtığımızda aklıma toprakla uğraşmak geldi. Kerem de az biraz büyüdüğünden ona yapı marketlerin birinden küçük bir kazma-kürek aldık. Sallar durur, az toprağı eşeler yorulur diye düşündük. Öyle de oldu. Dikeyim diye aldığım nergisleri bahçeye dikmeme bile müsaade etmedi. Elinde kazma-kürek "benim benim" diye dolandı durdu. Bin bir rica ile bir yolunu buldum otunu temizlediğim bir yere diktim nergizleri. Küçücükler belki ama Kerem, beni bunları dikerken gördü ya o yeter. Birde karanfil tohumu aldım, önce evde yeşertip, sonra bahçede şaşırtmayı düşünüyorum. Kerem yeri gösterir, bende dikerim...
İsterdim ki bahçeli bir evim olsun. Salıncak kurayım, çocuklarım salınsın, etrafta koşuştursunlar. Domates, biber dikeyim. Hortumları çekeyim mis gibi toprak kokusunu içime çeke çeke can sularını vereyim. Bir Masa, birkaç sandalye olsun. Çaylar demlensin, dostlar gelsin... Düşünüyorum kimi zaman olamaz mı? Olur elbette ama Ankara 'da zor! Ankara'ya rağmen olursa da şehrin dışında olur, ulaşım zorlaşır. Tanıdığım çoğu insan emekli olunca bahçeye merak salıyor, bahçeli ev alıyor. İlgileniyor ediyor ama yaşlanınca ne güç yetiyor yapmaya ne de çoluk çocuk kalmamış etrafta. Torun beklerler ki gelsin ayda yılda bir...Gençken çoluk çocuk ota böceğe meraklıyken yapmak gerekmez miydi bunları?
Elimizdekine bakalım dersek, Ankara mimarisi düşünülürse, şanslı bile sayılırız. Dairenin önü açık, bahçeye bakıyor. Değerlendirilebilecek bir bahçesi var, Kerem top koşturup bisiklet sürebiliyor. Miniğim memnun, biz memnun. "Hava güzel anne, bahçeye çıkalım mı?" diyebiliyor.
Her daim bahçede duran kamyon ve kepçemiz. Az bir kum yığınıyla saatler geçirebilecek bir çocuk :)
Şanslıyız biz, şanslı. Her adımda uğur böcekleri...

Ahhh bu laleler çok güzel, otların arasında kalmışlar hep. Bir iki ot yolayıp dedim. Boğazım ağrıdı, çukurova insanında toprağa alerji olur mu? E bunca sene uzak kalınca oluyormuş demek ki! 

Bir yerlerde okumuştum; insanlar çocukluklarına dair hep açık alanda, serbestçe geçirdiği zamanları hatırlarlarmış. Doğada geçirdiği zamanlar hiç bir engel olmadan, aile büyüklerinin ikazlarına maruz kalmadan mutlu bir şekilde zaman geçirdiklerinden bu anıları bilinç altında hep canlı kalırmış. Bu nedenle çoğu insana sorsanız çocukluğuna dair anılardan genellikle açık alanda geçirdiklerini anımsadıklarını anlatırlar. Bende çok net hatırlıyorum, özellikle yazları teyzemlerde geçirdiğim günleri. Sabah çıkar akşam ezanı ile eve girerdik. Ne şanslı çocukmuşum...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder