30 Eylül 2013 Pazartesi

Çocukluğuma Doğru

Geceleyin yazmak istemiyorum, tamam daha samimi ama daha cok duygusal oluyor sanki. Çok derine girmeden üç beş birşeyler yazıp kaçacağım. İçim sıkıldı yazınca geçer mantığından uzak olsamda deneyeceğim.
Son zamanlarda okuduğum bir kitap beni empati kurmaya o kadar itti ki, oğlumu anlamak adına kendimi onun yerine koydum. Odasına girdim, onun gözüyle baktım. Yatağına yattım acaba yatmadan neler düşünüyor diye geçirdim içimden. Delilik gibi duruyor ya hakikaten işe yarıyor. Sonra bu evde çocuk olduğumu düşündüm, anne ve baba olarak ona yetip yetmediğimizi düşündüm. Düşündüm, düşündüm, düşündüüümmm. Kendime göre sonuçlar çıkardım ya yazmak istediklerim bunlar değil. Yazmak istediğim düşünmediğimden unuttuğum bu deneyimlerle çocukça düşünmeye çalışırken indiğim :) çocukluğum... Küçük küçük anılar var anlamlı yada değil, keşke hep benimle kalsalar... Yaş otuz demişken silinmişse epeyce ilerki yaşlara birşeyler kalsın diye yazıyorum işte...

Çoookk çok eskilere gidiyorum kimi zaman hani insan en erken kaç yaşını hatırlar bilmiyorum ya ben annemin Emre'ye hamileliğini hatırlıyorum. Aramızda 3 yaş var ise 2, 5 yaş civarına denk geliyor sanıyorum. Annem hamile beni ve Emrahı almış boş bir tarlanın etrafında yürüyüş yapıyoruz. Karşımıza ters dönmüş ve içine kapanmış bir kaplumbağa çıkıyor. İlk kez gördümden şaşırıyorum, soruyorum annem anlatıyor, hayranım anneme ne çok şey biliyor diyorum :)
Bir anımda da benim kardeşler o zamanlarki evin karşısındaki mezarlığa kaçmışlar, annem bana kızıyor git getir diye. Tel örgülerden girip, korksamda ablalığın verdiği sorumluluk ağır basıyor mezar taslarının arasındaki otları yolarken yakalıyorum bunları. Etraf sisli, puslu hemen çekip olanca gücümle eve getiriyorum. Büyük olmak o yaşlarda bile çok zor.
Yine çok sevdiğim bir anım var ne zaman bir gelincik görsem hatırladığım, ömür boyu bana hediye edilmiş bir an olarak kalan. Annem var yanımda bana gelincik çicekleri topluyor, bir kaçından da bana gelin yapıyor ki anlıyorum neden gelincik dendiğini. Çok zarif kadın şu annem, ne de güzel yapıyor... Hiç unutmuyorum gelinlerin en güzeli annemin yaptıkları...
Bir anımda çok şaşkın ve saf. 4-5 Yaş civarı. Babamla eve gidiyoruz, saçlarımı kestirmişiz ama bir şartla. Bana diş fırçası almış ulaaa ne garip veletmişim insan bebek yahut bisiklet olmadı şeker ister :) yolda karşımıza bir kadın çıkıyor, az süslü. Kafamı okşuyor, bana şeker veriyor. Babam onun cici annem olduğunu söylüyor, anlamıyorum ya anne iyi birşey diyorum içimden. Eve geldiğimde bir ara anneme anlatıyorum, yüzüme bir tokat yapışıyor. Hiç anlamıyorum neden kızdığını. Ağlıyor sonra, kendimi suçlu hissediyorum...
Bir anımda sanki hayatımın sonraki döneminin nasıl geçeceğine bir gönderme yapıyor. 4-5 yaşlarım ya mahallede kız yok ya sokağa salınan bir benim. Etraf erkek çocuğu dolu ya aldırdığım yok, yeterki beni de oyunlarına katsınlar. Top oynuyorlar bu sefer. Çok istesemde aralarına almıyor veletler. Ağlıyorum, karşı evdeki balkondan bir teyze izliyor bizi, yanına çağırıyor, oğlanlardan ikiside onunmuş, kızıyor onlara. Karşısındaki sandalyeye alıyor, büyükmüşüm gibi konuşuyor benimle, önemsiyor.  Beraber izliyoruz tüm oyunu. Portakal bahçesinden kopardığı portakallardan ikram ediyor. Seviyorum bu teyzeyi öyle kalmış hafızamda, sessiz sakin biri...
Bir anımda epey küçüğüm, gezmeye gitmişiz konar göçerlerin olduğu çadırlara. Uyuyorum ya annemin konuşmaları da duyuyorum, yolda uyuyakaldı diyor, bir köşeye koyuyor beni ama yerim pek rahat. Annemin gülücükleri geliyor kulağıma, mutluyum uykumda bile. Bir başka gezmemizde de gittiğimiz evi karıştırıyorum, sedirin birinin altına giriyorum bir kasa bira şişesi görüyorum. Nedense bu görüntü kalmış hafızamda, neden acaba?
Bir başkasında babam eve bir kova suyla geliyor. Boyum kadar, içine bakıyorum kocamaaaann bir balık, hemde bıyıklaru var upuzuuunnn. Çok seviniyorum, başından ayrılmıyorum. Annem kızıyor gel artık diyor, babam bırak baksın. Babamı çok seviyorum,  bu ilginç şeyleri nerden buluyor böyle!

Böyle böyle düşündükçe çocuksu düşüncelerim geliyor aklıma, oğlum için neyin ne ifade ettiğini anlıyorum. Çok iyi anlıyorum hemde. Herşey ne kadar önemli onlar için. Anne babanın, yaşanan olayların ne büyük payı var hayatlarında... Bilmediğimiz çok şey var sanki insan tabiatı üzerine...
Çok gider bu konu, yazdım bitti işte. Ben okumazsamda eğer evlatlarım okusun, hoşa giden bir kaç anısıymış annemin desin. Desin, geçsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder